Tartışmalar için tıklayın
Akıllı tasarım varsayımının çöküşü
"Akıllı tasarım"cılar, "insan gözü gibi mükemmel bir yapının rastlantılarla ortaya çıkması mümkün değildir" derler. Bu sözler, herşeyden önce, bilerek eksik söylenmiş sözler. Araştırma, düşünme, sorgulama yeteneklerini kaybetmiş insanları aldatmaya yarayan sözler.
Evrim sadece rastlantı değildir. Rastlantılar da rol oynar ama önemli olan şu 3 öğe'nin birarada olmasıdır:
1) Canlıların yapılarını tekrar inşa edebilmelerini sağlayan, kopyalanabilen bir bellek (DNA/RNA).
2) Bu belleğin 100% hatasız olmaması ve kopyalama sırasında az da olsa hata oluşması (çoğalma sırasında örneğin). Bu hatalar böylece rastlantısal değişikliklere yol açıyor.
3) Doğal seçilim: bir canlı türüne avantaj sağlıyan herhangi bir değişiklik (çevresine daha iyi uyma, daha hızlı koşma, daha iyi görme... gibi) bu canlı türünün daha çok çoğalmasını sağlar. Tersine, bir avantaj sağlamaz ve yaşamını zorlaştırırsa bu canlılar daha az çoğalır. Doğal olarak, çok belirgin zararlı değişimler ölüme yol açabilir.
Başka bir deyişle, canlıların kötüden iyiye doğru gelişmelerini sağlayan şey mükemmellik değil, çoğalma sırasında DNAlarda oluşan hatalar. Bu hatalar doğa'nın "deneme" yapmasına olanak sağlar.
Bir canlıda hücreler devamlı yenilenir, hücreler devamlı ölür, yerine yenileri gelir (sinir hücreleri hariç). DNAlar kopyalanırken hata olması demek, DNAlarda oluşan hataların birikmesi demek. Böylece, hücreler yavaş yavaş işlevlerini kaybeder, yani yaşlanır. Yaşlanmanın sonu da ölüm. İnsanlar (ve diğer canlılar) bu yüzden ölümlü.
Kısaca, DNA'nın kopyalanması sırasında hata olmasa idi, Evrim olmazdı, Dünyada insan olmazdı, yaşlılıktan ölüm olmazdı.
İnsanın "mükemmel ?!?!" gözü
Darwin, yaşadığı devrin sınırlı bilgileri ışığında, insan gözünün kusursuz yapısının Evrim sonucu oluşmasının zor olduğunu söylemişti. Gözün anatomisi, ışık almaçları, çeşitli türlerdeki gözlerin yapısı hakkında bilgileri sınırlıydı. Genetik'ten ise tamamen habersizdi. Optik alanında da uzman olmadığı için de bazı çok basit olayları anlayamadı. Bunu daha sonra gözün indirgenemez karmaşıklığı komedisi konusunda göreceğiz. O zamandan beri bilim çok ilerledi, eksik olan bilgiler tamamlandı. .
Önce insan gözünün "kusursuzluğundan" başlıyoruz. İnsan gözünün ışığa duyarlı hücreleri, ışığa doğru değil, içeriye - beyne - doğru bakar. Optik sinirler retinanın ışığa dönük tarafından, ışığı keserek geçer, birleşir, gözü delip çıkar ve beyne gider. Bu sinirlerin çıktığı, gözün delik olan noktası kördür. Bu optik sinirler ve retina beynin bir uzantısıdır, doğrudan beyne giderler. Bunu aklınızda tutun, daha sonra bahsedilecek. Retina gözün arkasına öylesine gevşek bir biçimde bağlıdır ki (unutmayın ki sinirler, ışığa bakan ön tarafta; retinayı göze bağlayan bir şey yok!!!), insanın başına gelen şiddetli bir darbeyle retina yerinden ayrılabilir.
Kör noktanızı "görün"
Aşağıdaki siyah noktaya, sol gözünüzle bakın (sağ gözünüzü elinizle kapayarak). Kafanızı ileri-geri hareket ettirince, yaklaşık 30 cm uzaklıkta, kırmızı yuvarlak kaybolacak. Bunu yaparkan başınızı düz tutmaya dikkat edin. Koskoca bir bölge kör, değil mi.
Bu insan gözü yapısı «tasarlanmış» olsa idi biz buna «akıllı tasarım» değil, «aptal tasarım» derdik. Ben bir işveren olsam, ve emrimdeki bir mühendis bana böyle bir görüntü alıcısı tasarımı getirse, kendisini kapının önünde bulur.
Biz şimdi, tasarım hatalarıyla dolu olan insan gözünü bir kenara bırakalım, ve yapı olarak mükemmele yakın olan ahtapot gözüne gelelim.
Ahtapot gözünün yapısında, insan gözünün yapısındaki "aptallıklar" yok. Sinirler gözün arkasından çıkıyor (retinanın önünden geçip ışığı kesmiyor), retina da gözün arkasına – sinirlerden ötürü – sıkı sıkıya yapışık. Kör nokta yok. Burada akıllı tasarımcıların deyimiyle "mükemmel" olan insanın "mükemmel tasarlanmış" göz yapısının, ahtapot gözüyle karşılaştırıldığında ne kadar "aptal bir tasarım" olduğunu görüyoruz.
Bu neden?
Cevabı gayet basit. Evrim ufak adımlarla ilerler. Değişimler 100 milyonlarca yılda olur. En önemlisi, bu değişimlerin, sonunda nereye varacağını bilen bir bilinç yoktur. Evrim ufak adımlarla ilerlediği için de, 500 Milyon yıllık gelişmeden sonra geri dönüş olamaz. Bu durumda geri dönüş, kötüye gidiştir ve organizmanın yok olmasıyla sonuçlanır. Organizma, imkanlar elverdiğince, ufak adımlarla gidebildiği kadar iyiye gitmek zorunda. Çıkmaz bir yolda olsa da. 500 Milyon kadar yıl önce göz evrimleşirken, yumuşakçalarda, böceklerde, omurgalılarda başka başka yollar izlemiş. Omurgalılarda ters bir yola girmiş, sinirler arkadan değil, önden gelmiş retinaya. O zamanın basit, bulanık gösteren gözleri için bu sorun değildi tabii. Gözler daha iyiye doğru geliştiğinde ise bu yolun çıkmaz yol olduğu ortaya çıktı. Doğada "çıkmaz yol" diye işaretler yok, ne yapalım. Yolun sonuna geliniyor şimdi. Önde bir duvar var. Retinalar çarpmalarda ayrılır, sinirleri beslemek için önde oluşan damarlar yaşlılıkta körlüklere neden olur, vbvbvb.
Bu yazını sonunda "mükemmel göz yarışması"nda şampiyonun kim olduğu görülecek. Tabii ki bir omurgalı değil. Belki omurgalıların ilkel atalarından birinin gözlerinin nasıl olduğunu merak edersiniz. Haydi, şöyle pek fazla düşünmeden omurgalıların ilk ortak atalarından olan yassı kurtçukların (planaria veya platyhelminthes veya flatworm) gözlerine bakalım.
Ne görüyoruz? Böyle rastlantı olabilir mi? Omugalıların ortak atasında, gözlerde sinirler ters yönden geliyor. Yuvarlak, merceksiz bir çukur, sinirler çukurun önünden içeri giriyor (ışığı keserek). Bu hata, insan gözünün yapısındaki hatanın aynısı. Hatalı omurgalı gözlerine giden yolun başı.
Ne dersiniz, bir tasarımcı bilinçsiz olabilir mi?
Evrim sırasında girilen yanlış yollarda geriye dönüş yok. Ancak yanlış bir yolda, olabildiğince iyiye doğru gidiliyor.
====================================
devamını görmek veya tartışmak için tıklayın